Videoda Maslak Acıbadem Tüp Bebek Merkezinde tüp bebek tedavisinin her aşamasını görebilirsiniz;
Tüp bebek tedavisi, günümüzde kısırlık sorunu yaşayan çiftlerin bebek sahibi olmaları için kullanılan bir yardımcı üreme tekniğidir. Tüp bebek tedavisi ile yumurta ve spermin bir araya gelerek embriyo oluşturması beklenir ve ardından seçilen bir ya da iki embriyo kadının rahmine transfer edilerek tutunmanın gerçekleşmesi beklenir.
Tüp bebek tedavisinde çiftlere özel tedavi planı belirlenmekle birlikte her tedavide yaklaşık olarak aynı adımlar uygulanmaktadır. Bu yazıda tüp bebek tedavisinde uygulanan adımların yanı sıra tedaviye dair bilmeniz gereken her şeyi öğrenebilirsiniz.
Tüp Bebek Tedavisi Nedir?
Tüp bebek tedavisi; döllenmeyi, embriyonun gelişimini ve tutunmasını sağlayarak hamile kalmayı mümkün kılan yardımcı üreme tekniklerinden bir tanesidir. Kısırlık tedavileri arasında en çok tercih edilenlerden biri olan tüp bebek tedavisinde çeşitli ilaçlar ve cerrahi işlemler sperm ve yumurta bir araya getirilerek döllenmenin gerçekleşmesi ve embriyonun rahme tutunması hedeflenir.
Tüp bebek tedavisini genel olarak özetlemek gerekirse bu tedavide öncelikle kadının ilaç kullanarak yumurtalıklarında birden fazla yumurta üretilmesi sağlanır. Ardından yumurtalar toplanır ve laboratuvar ortamında sperm ile bir araya getirilerek spermin yumurtaları döllemesi beklenir. Embriyo oluştuğunda kadının rahmine transfer edilir ve embriyonun rahme tutunması ve gebeliğin gerçekleşmesi beklenir.
Tüp bebek tedavisi çok sayıda adımdan oluştuğu için tüm sürecin tamamlanması birkaç ay sürebilir. Bazı çiftlerde ilk denemede gebelik gerçekleşse de pek çok çiftin birden fazla deneme yapması gerekir. Tüp bebek tedavisi, kısırlık sorunu yaşayan çiftlerde gebelik şansını arttırıyor olsa da tedavinin mutlaka gebelikle sonuçlanmayabileceğinin farkında olmak gerekir.
Tüp Bebek Süreci Nasıl İlerler?
Tüp bebek sürecinde ilk olarak doğurganlık ilaçları ile kadının yumurtalıklarında birden fazla yumurta olgunlaşması sağlanır. Bu aşama, yumurtlama tedavisi olarak isimlendirilmekte ve süre. boyunca düzenli ultrason ve kan testleriyle hormon seviyeleri ve yumurta üretimi takip edilmektedir.
Yumurtalıklarda yeteri kadar yumurta olgunlaştığında doktorunuz yumurtaları toplayacaktır. Yumurta toplama işlemi ufak cerrahi bir prosedür olup doktorunuzun muayenehanesinde ya da hastanede gerçekleştirilmektedir. Bu işlem sırasında ince bir tüp yardımıyla yumurtalığa ve foliküllere ulaşılır ve iğne yardımıyla her bir foliküldeki yumurtalar nazikçe toplanır.
Yumurta toplama işleminden sonra yumurtalar, erkekten alınan spermler ile laboratuvar ortamında bir araya getirilir ve döllenmenin gerçekleşmesi beklenir. Sperm hareketliliğinin düşük olduğu durumlarda döllenmeyi desteklemek için spermler doğrudan yumurtalara enjekte edilebilir.
Yumurtalar toplandıktan sonra 3-5 gün beklenir ve oluşan embriyolardan bir tanesi kadının rahmine transfer edilir. Genelde işlemi yaptırdığınız gün dinlenmeniz ve transfer sonrası doktorunuzun önerdiği süre boyunca progesteron hormonu almanız önerilir. Transfer sonrası embriyo rahim içi tabakaya tutunursa gebelik gerçekleşmiş olur.
Tüp Bebek Kimlere Uygulanabilir?
Bebek sahibi olamayan çiftlerin çoğu ilk adım olarak tüp bebek tedavisine ihtiyaç duyduklarını düşünseler de bazı çiftler, diğer yardımcı üreme teknikleriyle de bebek sahibi olabilmektedir.
Bununla birlikte bazı durumlarda çiftler için en iyi seçeneğin tüp bebek tedavisi olduğu söylenebilir. Aşağıdaki sorunları yaşayan çiftlerin bebek sahibi olmak için ilk seçenekleri tüp bebek tedavisi olabilmektedir:
Tüplerle ilgili ciddi sorunlar: Kadının fallop tüplerinin ikisi de tıkalıysa bebek sahibi olmanın tek yolu tüp bebek tedavisi olabilir. Fallop tüpleri, yumurtalıkları rahme bağlayan tüplerdir. Tüpler tıkalı olduğunda döllenmiş yumurta rahme ulaşamayacağı ve sperm ile yumurta bir araya gelemeyeceği için gebelik gerçekleşemez. Fallop tüpleri cerrahi müdahale ile açılabiliyorsa tüp bebek tedavisi gerekmeyebilir. Ancak tıkanıklık şiddetliyse tek seçenek tüp bebek olabilir.
Şiddetli erkek kısırlığı: Erkek kısırlığının şiddetli olduğu durumlarda tüp bebek tedavisi ile mikroenjeksiyonun birlikte kullanılması gerekebilir. Klasik bir tüp bebek tedavisinde sperm ile yumurta laboratuvar ortamında bir araya getirilirken mikroenjeksiyon yöntemi ile tek bir sperm alınarak doğrudan yumurtaya enjekte edilir. Bu yöntem, sperm hareketliliği ya da sperm şekli ile ilgili ciddi sorunlar olması durumunda ya da sperm sayısı çok azsa tercih edilebilir.
Genetik hastalık riski: Kadında ya da erkekte genetik yolla çocuklarına geçebilecek hastalıklar varsa çiftler tüp bebek yaptırmayı düşünebilir. Özellikle genetik sorunlar nedeniyle tekrarlayan düşük yaşayan çiftler tüp bebekten faydalanabilir. PGT ve PGD isimli tarama ve tanı teknikleri ile embriyo belli genetik hastalıklar bakımından incelenebilir.
Kanser tedavisi: Kanser tedavisi gören kişiler, tedavileri bittikten sonra önceden dondurmuş oldukları yumurtalar, yumurtalık dokusu ya da embriyolar ile hamile kalabilir. Bunların kısırlık tedavisinde kullanılabilmesi için tüp bebek uygulanması gerekecektir.
Yumurta dondurma: Yumurta dondurmanın tercih edildiği tek durum, kanser tedavisi değildir. Bazı kadınlar, genç yaşta henüz bebek sahibi olmak istemedikleri dönemlerde yumurtalarını dondurmayı isteyebilmektedir. Yumurtalarınızı dondurmak ve bunları gelecekte hamile kalmak için kullanmak istiyorsanız, tüp bebek tedavisi yaptırmanız gerekecektir.
Tüp Bebekte Başarı Oranı Nedir?
Tüp bebekte başarı oranları pek çok faktöre bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Bununla birlikte tüp bebek başarısında en önemli faktör, kadının yaşıdır. Kadının yaşı ilerledikçe, özellikle 30’lu yaşların ortalarından sonra başarı oranı azalmaya başlamaktadır. Başarı oranının azalmasının nedeni kısmen yardımcı üreme teknikleri ile hamile kalmanın zorlaşmasından, kısmen ise özellikle 40 yaşın geçilmesiyle birlikte düşük riskinin artmasından kaynaklanmaktadır.
Tüp bebekte başarı oranını inceleyen organizasyonlar arasında ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) ile Yardımcı Üreme Teknolojileri Topluluğu (SART) bulunmaktadır. CDC’nin 2019 yılı verilerine göre ABD’de yapılan 330.773 tüp bebek tedavisinden 77.998’i canlı doğum (ikiz ya da çoğul gebelikler) ve 83.946 bebek doğmuştur.
Tüp bebek tedavisi için bir merkeze başvurduğunuzda uzmanlar, kişisel etkenlere göre başarı oranınızın ne olduğu hakkında sizi bilgilendireceklerdir. Başarı oranlarının hesaplanmasında dikkat edilen etkenler genelde şu şekildedir:
- Yaş
- Boy ve kilo
- Önceki doğumlar
- Önceki gebelikler (düşükler de dahil olmak üzere)
- Kısırlık nedeni
Tüp Bebekte Başarı Şansı Nasıl Artar?
Tüp bebek tedavisinin her çiftte yüzde 100 başarı sağlayacağını söylemek mümkün olmasa da tedavide başarı oranını arttırmak için dikkat edilebilecek bazı noktalar bulunmaktadır. Tüp bebek tedavisi görüyorsanız, başarı şansınızı arttırmak için aşağıdaki konulara dikkat edebilirsiniz:
Sağlıklı kilonuzda olun
Doğurganlık ve tüp bebek tedavisi söz konusu olduğunda annenin sağlıklı kilosunda olması çok önemlidir. Obez ya da zayıf olmanın doğurganlığı azalttığı ve tüp bebek başarısını olumsuz olarak etkilendiği bilinen bir gerçektir. Aşırı kilolu olmak aynı zamanda tüp bebek tedavisi sırasında yumurtalıkların izlenmesini zorlaştırabilmekte ve yumurta toplama sırasında komplikasyon riskini arttırabilmektedir. Bu nedenle kilo sorunlarınız varsa bir diyetisyenle birlikte çalışmayı ve düzenli egzersiz yapmayı düşünebilirsiniz.
Sperm sağlığını iyileştirin
Vücutta eksik vitaminler varsa bunları tamamlamak, ideal kiloda olmak ve iç çamaşırını doğru seçmek gibi şeyler, sperm sağlığını etkileyebilmektedir. Tüp bebek tedavisi gören çiftlerde bazen erkeklerin de doktor önerisiyle ilaç kullanması gerekebilmektedir. Bazı durumlarda ise spermler doğrudan testislerden alınabilmekte ve spermde anormallikler olup olmadığına bakılabilmektedir.
Doktorunuzu ve tüp bebek merkezinizi doğru seçin
Tüp bebek tedavisinde doktorunuzu seçerken hem deneyime dikkat etmeli hem de kendinizi doktorunuzun yanında rahat hissedebileceğinizden emin olmalısınız. Doktor ararken internetten araştırma yapabileceğiniz gibi çevrenizdeki insanlara danışarak önerecekleri bir isim olup olmadığını öğrenebilirsiniz. Doktor seçiminin yanı sıra embriyoloji laboratuvarı seçimi de önemli olduğu için gideceğiniz merkezin başarı oranları hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmanız faydalı olacaktır.
Stresinizi azaltın
Tüp bebek tedavisi stresli bir süreç olabildiğinden çiftlerin streslerini kontrol altına almaları zor olabilmektedir. Ancak stres hem doğal yolla gebeliği hem de tüp bebek başarı şansını etkileyebildiği için stresinizi kontrol altına alma yolları üzerinde çalışmayı denemelisiniz.
Sigarayı bırakın
Sigara, yumurta ve sperm sağlığını etkileyebildiği için sigarayı bırakmak tedavinizin başarısı bakımından önemlidir. Uzun yıllar sigara içen kişiler için sigarayı bırakmak zor bir süreç olabildiği için gerekiyorsa profesyonel destek almayı ihmal etmeyin.
İhtiyacınız varsa takviye kullanın
DHEA ve CoQ10 takviyelerinin yumurta kalitesini ve sayısını yükseltebileceğini gösteren bazı araştırmalar bulunmaktadır. Doktorunuza danışarak bunlara ihtiyacınız olup olmadığını öğrenebilirsiniz. Aynı zamanda D vitamini seviyelerinizi kontrol ettirmeli ve doktorunuzun gerekli görmesi halinde vitamin takviyesi kullanmalısınız.
Sabırlı olun
Tüp bebek tedavisinden olumlu sonuç alabilmek için bazı çiftlerin birden fazla tedavi görmesi gerekebilir. Bu nedenle ilk denemeniz başarısız olduysa umudunuzu kaybetmeyin. Doktorunuz, sonraki denemenizde ilaç dozlarınızda değişiklik yaparak sonuç üzerinde farklılık yaratabilecek ayarlamalar yapabilir. Bununla birlikte başarısız sonuçlar için kendinizi zorlamamalı ve bu süreçte yalnız olmadığınızı bilmelisiniz.
Tüp Bebekte Mikromanipülasyon Teknikleri Nelerdir?
Tüp bebekte mikromanipülasyon yöntemleri, mikroskobik ekipmanlarla birlikte gebelik oranlarını arttırmak ve gerekli görülmesi halinde yumurtaların, spermlerin ve embriyoların tek tek incelenmesini ifade etmektedir. Günümüzde en yaygın şekilde kullanılan mikromanipülasyon tekniğinin, şiddetli erkek kısırlığı durumlarında döllenmeye yardımcı olmak için kullanılan mikroenjeksiyon (ICSI) olduğu söylenebilir. Diğer teknikler ise klinik uygulamalarına ve hastalara göre değişiklik gösterebilir.
İlk olarak mikroenjeksiyondan bahsetmek gerekirse bu teknik, şiddetli erkek kısırlığı vakalarının tedavisi için geliştirilmiştir. Mikroenjeksiyonda tek bir sperm alınır ve doğrudan yumurtaya enjekte edilerek döllenmenin gerçekleşmesi beklenir. Ardından süreç normal bir tüp bebek tedavisi şeklinde devam eder.
Mikromanipülasyon tekniklerinden bir diğeri embriyo tıraşlamadır (assisted hatching). Normalde embriyo transferinde üç günlük embriyolar kullanılacaksa bu embriyolar, blastosist aşamasına doğru gelişmeye devam etmelidir. Bu gelişmenin gerçekleşmesi birkaç gün sürmekle birlikte embriyo transferinden önce blastosist, yumurtayı saran zona adı verilen örtüden çıkmalıdır. Bu sürece yardımcı olmak için embriyo transferinden hemen önce embriyoları çevreleyen keseye bir delik açılır. Embriyo tıraşlama adı verilen bu teknik, mikromanipülasyon araçları kullanılarak eğitimli kişiler tarafından gerçekleştirilir.
Preimplantasyon Genetik Tanı (PGD) ve Preimplantasyon Genetik Tarama (PGS) de mikromanipülasyon tekniklerindendir. Bunlar, embriyolar rahme transfer edilmeden önce genetik bozukluklar açısından test imkanı sağlayan ve tüp bebek tedavisinde kullanılabilen tekniklerdir. Genetik bozuklukları bulunan ve bunları çocuklarına aktarma riski bulunan çiftler, bu teknikler yardımıyla belli genetik hastalıklar bakımından çocuklarının sahip olduğu riski azaltabilmektedir.
Mikromanipülasyon tekniklerinden bir diğeri embriyo dondurma ve dondurulmuş embriyo transferidir. Embriyo dondurma, yardımcı üreme tekniklerinin başarısı açısından önemlidir. Çiftler, bir tüp bebek denemesinde transfer edilen embriyolar dışındaki embriyoları dondurabilir. Bu embriyolar, diğer tüp bebek denemelerinde belli süreçlerin atlanarak embriyo transferinin gerçekleşmesine imkan vermektedir. Görünüm ve büyüme hızı açısından belli kriterleri karşılayan embriyolar gelişimin çeşitli aşamalarında dondurulabilir.
Tüp Bebekte PGD Yöntemi Nedir?
Mikromanipülasyon teknikleri arasında bulunan Preimplamantasyon genetik tanı ya da PGD çiftlerin en çok merak ettiği tekniklerin başında geldiği için bundan biraz daha ayrıntılı bahsetmek gerekebilir. PGD, tüp bebek tedavisinde gebelik şansını arttırmak için kullanılan teknolojilerden biridir. PGD, çocuklarına genetik hastalık aktarma riski bulunan ebeveynlerin sağlıklı gebelik şansını arttırmak için yararlanabilecekleri bir genetik testidir.
Tüp bebek tedavisi gören herkes PGD yaptırmayı düşünebilir. Bununla birlikte bu test genelde kromozom anomalileri bulunan ya da belli genetik bozukluklar açısından yüksek risk altında olan çiftlere önerilmektedir. Önceden düşük yapmış ya da kromozom anomalisi bulunan gebelik yaşamış kadınlar da PGD yaptırabilir.
38 yaş üzerindeki kadınlar ya da sperm anomalileri bulunan erkeklerin, kromozom anomalileri bulunan embriyolar üretme riski bulunmaktadır. PDG ile hangi embriyoların normal kromozom materyaline sahip oldukları belirlenebilir.
PGD Nasıl Yapılır?
Tüp bebek tedavinizde PGD yapılacaksa öncelikle tedavinin bir parçası olarak embriyolar oluştuktan sonra laboratuvarda üç ya da beş gün gelişmeleri beklenir. Embriyolar belirlenen süre kadar geliştikten sonra tüm embriyolara PGD ile biyopsi yapılır.
Biyopsi işlemi ile embriyolardan alınan hücrelerin genetik materyali anomaliler açısından test edilir. Embriyolar, çeşitli belirteçler göz önüne alınarak test edildikten sonra transfer için en uygun embriyo belirlenecek ve kadının rahmine transfer edilecektir.
PGD ile transfer edilecek embriyonun seçimi hem normal test sonuçlarına hem de embriyoların morfolojilerine bakılarak seçilir. Embriyo morfolojisi, transfer edilecek embriyoların seçimi için önemli bir kriter olsa da kromozom anomalilerine sahip embriyoların normal görünebildikleri bilinmektedir. Bu nedenle yalnızca embriyoların şekline değil, aynı zamanda test sonuçlarına bakılarak transfer gerçekleştirildiğinde transferin başarı şansının artacağı söylenebilir. Sonuç olarak PDG ile rahme transfer edilecek en iyi embriyolar belirlenerek başarılı hamilelik elde edilme şansı artmaktadır.
Tüp Bebek Aşamaları Nelerdir?
Tüp bebek tedavisi ve bu tedavide kullanılan tekniklere değindikten sonra tedavinin aşamalarından detaylı bir şekilde bahsedebiliriz. Tüp bebek tedavisi çiftlere özel olarak belirlenmekle birlikte tedavi aşamalarının genelde aynıdır. Tüp bebek tedavisi görecekseniz, izlenecek adımlar genel olarak şu şekilde olacaktır:
Ön görüşme aşaması
Tüp Bebek tedavisinin ilk aşaması uzmanın tüp bebek uygulanacak olan çiftle ön görüşme yapması ile başlar. Kısırlık sorunu yaşayan çift ilk görüşme için doktora başvurduğunda hem kadına hem erkeğe ait üreme öyküsü dinlenerek bu hikaye kayıt altına alınır. Danışmanlık aşaması adı verilen bu aşamada daha önceden yapılmış olan testler, kontrol edilmiş olan rahim filmi, operasyon epikrizleri detaylı bir şekilde incelenir. Bunlardan elde edilen verilerle varılan karar ve uygulanan jinekolojik ve ürolojik muayeneler neticesinde çiftin ihtiyaç duyduğu tüp bebek tedavisi protokolüne karar verilir ve bu sayede tedavi planlaması yapılır. Kadının muayenesinin ardından tedavi öncesi yapılması gereken bir cerrahi girişime ihtiyaç olup olmadığı incelenir.
Bazı kadınlarda rahmin doğumsal anatomik sorunları ya da miyom, polip, yapışıklık sebebiyle Histeroskopi olarak adlandırılan teknikle cerrahi girişime ihtiyaç duyulabilmektedir. Zira tüp bebek tedavisinde elde edilen embriyo rahme yerleştirileceği için rahim içinin genel durumunun gebeliğe elverişli hale getirilmesi gerekir.
Bazı vakalarda ise tüplerdeki enfeksiyon ve sıvı toplanması (hidrosalpneks) ya da rahim dışına doğru büyüme gösteren miyomlar gibi sorunlar sebebiyle laparoskopik cerrahi girişimi yapmak gerekebilir. Burada uygulanacak olan tüp bebek tedavisinin protokolüne karar verilmesinde kadının yaşı, yumurta kapasitesi, geçirdiği cerrahi girişimler, çikolata kistlerinin varlığı, hormon düzeyleri ve daha önce uygulanmış olan tüp bebek tedavisi protokolleri gibi kadına dair neredeyse her bir husus önem taşımakta ve etkili olmaktadır.
Yumurta geliştirme (ovulasyon indüksiyonu) aşaması
Tüp bebek tedavisine kural olarak adet döneminin ikinci ya da üçüncü gününde başlanmaktadır. Bu evrede hastaya jinekolojik muayene yapılır ve hastanın yumurta kapasitesi yeniden incelenir. Yumurtalık içinde fonksiyonel bir kist olup olmadığı ya da rahim içinde yer alan bir kitle olup olmadığı kontrol edilir. Eğer olumsuz bir durum söz konusu değilse tedaviye başlamaya karar verilir.
Hastanın yumurtalıklarında yumurta geliştirmek için folikül uyarıcı hormon, yani FSH olarak adlandırılan ilaçlar iğne şeklinde uygulanmaya başlanır. Tüp bebek tedavisinde uygulanacak olan ilacın dozu, kadının vücut kitle indeksi (BMI), yumurtalık kapasitesi, yaşı ve mevcutsa daha önceki tedavilerinde uygulanan dozlar gibi faktörlerin hepsi değerlendirilerek ayarlanmaktadır. Bu aşamada yapılan iğneler “insülin enjektörü” olarak da bilinen küçük iğnelerdir ve nasıl uygulanacağı konusunda hastaya tüp bebek hemşiresi tarafından bilgi verilir. Bu iğne genellikle göbek çevresinden ya da koldan yapılmaktadır.
Verilen iğnelerini enjekte etmeye başlayan hasta bundan 3-4 gün sonra kontrole giderek iğnenin etkisiyle yumurtadaki gelişim durumu takip edilir. Kullanılmasına karar verilen ilaçlar uygulanarak hasta 5-8 günlük süreç içerisinde birkaç defa daha kontrol ve takip edilir. Bu süreçte yumurtalardan en az üç tanesi 17 mm çapa ulaştığında iğne tedavisi bırakılır ve yumurtaların olgunlaşması için son olarak verilen çatlatma iğnesi belirli bir saatte yapılır.
Çatlatma iğnesinin yapıldığı saat çok önemlidir. Çünkü yumurta toplama işlemi bu iğne uygulandıktan 35-36 saat sonra yapılmalıdır. Bu bağlamda iğne yanlış saatte uygulandığı takdirde yumurtalar çatlayabilir ya da daha olgunlaşmadan toplanabilir. Bu sebeple iğnenin hastaya söylenen saatte uygulanması tedavinin başarısı açısından hayati önem taşımaktadır.
İşte bu son iğneyle yumurta geliştirme aşaması da tamamlanmış olur. Genellikle adet döneminin başından itibaren sayıldığında 10-12 gün içerisinde tamamlanan bu süreç kaliteli yumurta edilmesi için çok önemli bir zaman dilimidir. Bu dönemde hasta, doktorunun bilgisi olmadan ilaç kullanmamalı, röntgen filmi çektirmemeli, daha önceden uyarıldığı her hususa dikkat etmelidir. Özellikle de bu süreçte alkol ve sigara kullanılmaması, stresten uzak kalması çok önemlidir. Zira bu olumsuz faktörler tedaviyi fizyolojik ve psikolojik olarak zorlaştırabilir.
Yumurta toplama aşaması
Yumurtaların toplanması aşamasında, olgunlaşma iğnesiyle geliştirilen yumurtaların toplanma işlemi hafif genel anestezi altında yapılır. Yaklaşık olarak 15 dakika süren bu işlemin ardından hasta yaklaşık 2 saat hastanede dinlenir ve sonra evine gidebilir. Bu işlem transvajinal ultrason eşliğinde yapılmakta, vajinal ultrason probuna takılan uzun bir iğne ile yumurtalıklara ulaşılmaktadır.
Burada bulunan tüm yumurtalara tek tek girilerek içindeki sıvı dışarıya çıkarılır. Bu şekilde toplanan yumurta sıvısı embriyolog tarafından mikroskopla incelenir ve yumurta hücresi bu sıvı içinden alınır. Toplanan yumurtalar, belli bir süre inkübatörde bekletilir. Bu arada aynı anda erkekten meni örneği istenir ve içinden sperm hücreleri seçilir.
Azospermi, yani menide hiç sperm bulunmama sorunu olan erkeklerde MIKRO TESE olarak adlandırılan cerrahi girişimle sperm elde edilir. Bu şekilde sperm bulunduğu zaman kadından yumurta toplanır, sperm bulunamazsa döllenme olamayacağı için yumurta toplama işlemi de yapılmaz.
Döllenme ya da mikroenjeksiyon işlemi
Spermin yumurtayı kendi kendine laboratuvar ortamında dölleyebileceği düşünülen vakalarda sperm ve yumurtalar bir araya getirilir ve döllenme gerçekleşmesi beklenir. Bu süreç laboratuvarda, tıpkı doğal yolla gebelikteki gibi olur. Ancak tüp bebek tedavisinde döllenmeyi ve de özellikle sperm ve yumurta kalitesi, sayısı düşük hastalarda embriyo elde edebilmeyi garantilemek adına mikroenjeksiyon yöntemi tercih edilmektedir.
Mikroenjeksiyon (ICSI) işlemi
Klasik tüp bebek tedavilerinde, yukarıda anlatıldığı gibi kadından ve erkekten alınan üreme hücreleri bir araya getirilerek kendilerinin döllenmeyi gerçekleştirmesi beklenir. Ancak döllenmenin daha kolay ve garanti olması içinse gereken vakalarda ince bir iğne vasıtasıyla özel bir mikroskop altında sperm yumurtanın içine yerleştirilir ve bu işleme mikroenjeksiyon adı verilir. Yumurta toplama işlemiyle toplanan yumurtalar eğer M2 denen olgunlaşma seviyesine gelmişse, mikroenjeksiyon sonrası embriyoya dönüşürler. Burada kullanılan mikroskop, sperm tercihini kolaylaştırmak ve daha kaliteli spermin seçilebilmesi amacıyla değişik konfigürasyonda olabilir.
Mikroenjeksiyon işleminde kullanılan yumurtalar kaliteli ve yeterince gelişmişse yaklaşık % 80 oranında döllenme gerçekleşir. Döllenmenin olup olmadığını anlamak için mikroenjeksiyon işleminden 17 saat sonra kontrol edilir. Bu kontrolde 2PN adı verilen yapının görülmesi döllenmenin olduğunu kanıtlar.
Döllenen embriyolar inkübatör adı verilen karbondioksit, oksijen, azot, ısı ve nem gibi birçok değişkenin sürekli kontrol edildiği özel bir sistemin içinde takip edilir. Embriyo gelişiminde bölünme, hücre sayısı ve hücrelerin birbirine eşitliği incelenir. Elde edilen embriyoların sayısına göre embriyo gelişiminin 2. gününden 5. gününe kadar olan dönemde transfer işleminin yapılacağı güne karar verilir.
Embriyo transferi aşaması
Laboratuvar ortamında oluşturulan embriyoların rahim içine yerleştirilmesi işlemine embriyo transferi denir. Eğer elde edilen embriyo sayısı az ise genellikle 3. gün transferi yapılırken, embriyo sayısı yeterliyse 5. güne ulaşan embriyoları saptayabilmek için 5. gün transferi tercih edilir ve bunlar blastokist olarak adlandırılır.
Blastokistlerle gebeliğin gerçekleşme potansiyeli daha yüksektir. Embriyo transferi işlemi karından yapılan ultrasonografi ile birlikte gerçekleşir. Jinekolojik muayene pozisyonundaki anne adayının rahim ağzının görülebilmesi için vajinaya bir spekulum yerleştirilir, ardından bir katater yardımıyla embriyolar, rahim ağzından rahim içine verilerek işlem sonlanır. Embriyo transferi işlemi genellikle herhangi bir ağrı hissine sebep olmaz.
Luteal faz dönemi (gebeliğe destek olan tedavi dönemi)
Embriyo transferi aşamasında transfer edilen embriyoların tutunmasını kolaylaştırmak için hastaya ilaçlar verilir. Bu ilaçların en önemlisi de progesteron hormonu içerenlerdir. Burada genellikle progesteron hormonu vajinal jel olarak uygulanır. Bu süreçte progesteron dışında östrojen hormonu ve bazı özel durumlarda da kan sulandırıcı iğneler kullanılabilir. Bu luteal faz dönemi 12 gün devam eder. Embriyo transfer işleminden 12 gün sonraki güne denk günde kanda gebelik tahlili yapılarak gebeliğin gerçekleşip gerçekleşmediği belli olur.
Tüp Bebekte Hamilelik Testi Nasıl Yapılır?
Tüp bebeğin başarılı olup olmadığını anlamak için elbette gebelik testi yaptırmanız gerekecektir. Kanda gebelik testi genelde embriyo transferinden 10 ila 14 gün sonra yapılır ve bu test ile kandaki hCG seviyesi ölçülür. Testten önceki iki haftalık bekleme süreci uzun gibi görünse de en doğru sonuçlar için bu süreyi beklemek gerekmektedir.
Tüp bebek tedavisi görürken belirlenen tarihten önce evde gebelik testi yapmanız önerilmemektedir. Çünkü tedavinin bir parçası olarak kullanılan hCG hormonu, testten yalancı pozitif sonuç alınmasına neden olabilir. Bu nedenle test yapmadan önce doktorunuzun belirlediği süre kadar beklemeniz büyük bir önem taşımaktadır.
Gebelik testi yapana kadar sabırsızlanıyorsanız, erken gebelik belirtileriniz olup olmadığına bakabilirsiniz. Bununla birlikte belirtilerinizin olması gebeliğin kesin olarak gerçekleştiğini göstermeyeceği gibi belirtilerinizin olmaması ise kesinlikle hamile olmadığınız anlamına gelmemektedir.
Erken gebelik belirtileri arasında genelde şunlar yer almaktadır:
Göğüslerde hassasiyet: Gebeliğin erken dönemlerinde göğüsler hassaslaşıp şişebilir ve büyümeye başlayabilir. Bunun nedeni vücutta artan hormon seviyelerinden ve embriyonun tutunmasından kaynaklanmaktadır.
Yorgunluk: Gebeliğin ilk 12 haftası genelde yorgunluk görülmektedir. Yorgunluğun nedeni, vücudun gebeliğe uyum sağlaması sürecinde görülen hormonal değişikliklerdir.
Mide bulantısı: Bazı kadınlar gebeliğin ilk haftası gibi erken bir dönemde mide bulantısı ve kusma ile karşılaşabilmektedir. Mide bulantıları sabah görülebileceği gibi gün boyunca da devam edebilir.
Gebelik testi yaptıktan ve pozitif sonuç aldıktan sonra dahi progesteron hormonu kullanmaya devam etmeniz gerekebilir. Progesteron tedavisine ne kadar süre devam edeceğiniz, tüp bebek tedavinize göre değişiklik gösterecektir.
Tüp Bebek Tedavisinin Riskleri
Tüp bebek tedavisi nedeniyle yaşanan komplikasyonlar nadir olarak görülse de her tedavide olduğu gibi bu tedavinin de bazı riskleri bulunmaktadır.
Tüp bebek tedavisi söz konusu olduğunda karşılaşılabilen riskler şu şekildedir:
Çoğul gebelik: Tüp bebek tedavisinde birden fazla embriyo transfer edildiyse çoğul gebelik görülebilir. Erken doğum ve düşük doğum ağırlığı riski, çoğul gebeliklerde tekil gebeliklere göre daha yüksek olmaktadır.
Ovaryen hiperstimülasyon sendromu (OHSS): Tüp bebek sırasında yumurtalıkları uyarmak için kullanılan doğurganlık ilaçları, OHSS’ye neden olabilir ve yumurtalıklar şişerek acı verici hale gelebilir.
Düşük: Taze embriyolarla uygulanan tüp bebekte düşük oranları, doğal yolla elde edilen gebeliklerle benzer olmaktadır. Bununla birlikte annenin yaşının ilerlemesiyle düşük riski artmaktadır.
Yumurta toplama prosedürü kaynaklı komplikasyonlar: Yumurta toplama sırasında bağırsaklar, mesane ve kan damarları kanayabilir, enfeksiyon kapabilir ya da zarar görebilir. Ayrıca sakinleştirici ve anestezi kullanımıyla ilişkili riskler de söz konusu olabilir.
Dış gebelik: Tüp bebek gebeliklerinin yüzde 2 ila yüzde 5’lik bir kısmında embriyo rahim dışında bir yere tutunarak dış gebeliğe neden olabilir. Embriyo rahim dışında gelişemeyeceği için dış gebeliğin sürdürülmesi mümkün değildir.
Doğum kusurları: Hangi yolla hamile kalındığından bağımsız olarak doğum kusurlarının gelişiminde annenin yaşı birincil risk faktörüdür. Tüp bebeğin belli doğum kusurlarına neden olup olmadığı konusunda henüz yapılmış bir araştırma bulunmamaktadır.
Stres: Tüp bebek süreci ekonomik, fiziksel ve duygusal açıdan stresli olabilir. Kısırlık tedaviniz sırasında yaşayacağınız stres konusunda aileniz ve arkadaşlarınızın yanı sıra gerekli durumlarda uzman yardımı almaktan çekinmeyin.
Erkeklerde Kısırlık Testi Nasıl Yapılır?
Bebek sahibi olamayan çiftlerin yaklaşık yarısında sorun, erkek kısırlığından kaynaklanmaktadır. Erkek kısırlığının nedenleri arasında genelde yaşam tarzı faktörleri, sperm üretimi ile ilgili sorunlar, sperm hareketliliği ve şekli, antisperm antikorlar, spermlerde kromozom ve DNA anomalileri, hormonal sorunlar ve cinsel fonksiyon bozuklukları yer almaktadır.
Erkek doğurganlığını değerlendirmek için doktorunuz aşağıdaki yöntemleri kullanabilir:
Sperm ve meni analizi: Sperm sayısı, şekli, hareketliliği ve özellikleri incelenir. Genelde normal şekilli sperm sayısının fazla olması, doğurganlığın yüksek olduğunu gösterse de sperm sayısı düşük olan erkeklerin de doğurganlığı iyi olabilir. Doktorunuz, sperm ve meni analizinden elde edilen sonuçlara göre kısırlık sorununuz olup olmadığı konusunda yardımcı olacaktır.
Fiziksel muayene: Muayene sırasında testislerin üzerinde anormal damar oluşumları olan varikoseller bulunabilir. Bunların tedavisi ameliyatla mümkün olabilmektedir.
Hormon testleri: Hormon testleri ile testosteron ve sperm üretimini kontrol eden diğer hormonlar kontrol edilir. Ancak kısırlık sorunu yaşayan erkeklerin çoğunda hormonal sorunlar görülmemektedir. Bu nedenle hormonlara bakılarak doğurganlığın değerlendirilmesi zor olabilmektedir.
Genetik testler: Genetik testler ile kısırlığa neden olan sorunlar belirlenebilir. Hangi genetik testlerin yapılması gerektiği konusunda karar verecek kişi doktorunuz olacaktır.
Antisperm antikor testi: Bazı erkeklerde üretilen antisperm antikorlar, spermlerin yumurtaya ilerlemesini zorlaştırabilmekte ve kadının hamile kalmasını engelleyebilmektedir. Bu durumun olup olmadığının görülmesi için antisperm antikor testi yapılması gerekebilir.
Kadınlarda Kısırlık Testi Nasıl Yapılır?
Kadınlarda kısırlığa neden olan sorunun tespit edilmesi için yapılabilecek çeşitli testler bulunmaktadır. Bu testler, doğurganlıkta soruna neden olan faktörlerin bulunması için yapılmaktadır.
Kısırlığa neden olan faktörün bulunması için Pap smear yapılabilir. Bu test ile rahim ağzında anormal hücreler varsa bunlar tespit edilmektedir. Pap smear ile rahim ağzı kanseri ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar varsa bunlar tespit edilebilir ve bunların doğurganlığa zarar verip vermediği anlaşılabilir.
Doğurganlık söz konusu olduğunda yumurtlamanın da kontrol edilmesi gerekir. Bunun için doktorunuz lüteinleştirici hormon (LH) seviyelerinizi idrar testi yardımıyla kontrol etmenizi isteyebilir. Bu hormon, yumurtlamadan hemen önce yüksek seviyelere çıkmaktadır.
Yumurtlama için kullanılan testlerden bir diğerinde ise kandaki progesteron seviyeleri kontrol edilir. Progesteron, yumurtlama döneminde artış gösteren hormonlardan biridir.
Rahim ağzı sağlığı ve yumurtlamayla ilgili testlerin yanı sıra üreme organlarının da kontrol edilmesi gerekebilir. Hamile kalmadan önce kadının rahminin, fallop tüplerinin ve yumurtalıklarının doğru şekilde çalıştığından emin olmak gerekir. Üreme organlarının kontrol edilmesi için şu testler yapılabilir:
Rahim filmi (HSG): Rahim filmi ile fallop tüpleri ve rahim röntgen yardımıyla kontrol edilir. Rahim filminde vajina içerisine sıvı enjekte edildikten sonra röntgen çekilir. Rahim filmi ile fallop tüplerinde tıkanıklık olup olmadığı ya da rahimde bir kusur bulunup bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Transvajinal ultrason: Vajinaya ultrason probu yerleştirilir ve pelvikteki organlar kontrol edilebilir. Ses dalgalarının kullanıldığı ultrasonda yumurtalıkların ve rahmin görüntüsü elde edilmektedir.
Histereskopi: Bu işlemde doktorunuz ucunda kamera bulunan ince bir tüpü rahim ağzına yerleştirir ve buradan rahme ulaşır. Bu sayede rahimde sorunlar varsa bunları görebilir ve doku örnekleri alabilir.
Laparoskopi: Laparoskopi için karında küçük kesiler açılarak buradan kamera dahil olmak üzere bazı aletler kullanılarak pelvis kontrol edilebilir. Bu işlemle aynı zamanda çikolata kisti gibi sorunları düzeltmek mümkündür.
Doktorunuz, kısırlığa neden olan sorunların tespiti için başka testler de yapmak isteyebilir. Bunlardan bir tanesi, folikül uyarıcı hormonun (FSH) tespit edildiği hormon testidir. FSH’nin yüksek olması, doğurganlığın düşük olduğu anlamına gelebilir. FSH genelde adet döngüsünün üçüncü günü ölçülmektedir.
FSH’nin yanı sıra anti-müllerian hormonunu (AMH) kontrol etmek için de kan testi istenebilir. AMH seviyesi, yumurtalıkların ne ölçüde çalıştığıyla ilgili fikir sahibi olunmasını sağlayabilir. AMH seviyelerinin düşük olması, düşük yumurtalık rezervine işaret ediyor olabilir.
Burada bahsedilen testlerin hepsini yaptırmanız gerekmeyebilir. Doktorunuz, hangi testlere ihtiyacınız olduğuna durumunuza göre karar verecektir.
Merhaba iyi akşamlar hocam daha önce sizde muayene oldum fakat sorum tüp bebekle\r\n alakalı değil vajinal bölgemde akıntı ve kötü koku oluşuyor regl dönemim yaklaşırken ve biterken bu beni aşırı derecede rahatsız ediyor bunun için ne yapmam lazım daha önce böyle bir sorun yaşamadım son 2 Aydır böyle tedavisi var mı ne önerirsiniz
Merhabalar bizde açiklanamayan kisirlik var 1.5 senedir ilac tedavisi 1. Asilama düşükle sonuclandi 2. Asilama tutmadi. Psikolojik olarak cok yiprandik.bu surecten sonra ne önerirsiniz doktorumuz duruma göre 3. Asilama veya tup bebege karar verecekmis fakat bir sorun yokken toplam 1.5 senelik bir hikayede bu yasanilanlar… Degerli yorumlarinizi bekliyoruz. Şimdiden tesekkur ederiz
Canli hucre yok cocuk sahi olunur mu
merhaba hocam ..ben over yetersizliğinden dolayı tüp bebek olacak onumunzdeki ay başlıyorum tek yumurta ile bana % 1 ile 5 oran verildi..oda doğurmuş halim ams değerim düşük 031 ama diğer testlerime iyi dedi 4 yıllık evliyim…ve gata hastanesinde yaptırıcam