
Tüp bebek tedavisindeki ilk aşama yeterli sayıda fertilizasyon becerisine sahip olan yumurta hücresini elde edebilmektir. Bu hedefle yumurtalıklar türlü ilaçlar vesilesiyle uyarılırlar. Bu işlem kontrollü ovarian hiperstimülasyon olarak adlandırılır. İlk başarılı tüp bebek gebeliği uyarı verilmediği doğal bir adet döneminde gerçekleştirilmiş olsa da, birden fazla sayıda embriyo nakil edilmesi başarı olasılığını yükselmektedir, daha fazla embriyo elde edebilmenin yolu da daha fazla sayıda yumurta hücresine sahip olmaktır. Günümüzde dünyadaki nerdeyse bütün üreme sağlığı ile ilgili tedavi imkanları sunan sağlık merkezlerinde KOH yöntemi uygulanmaktadır.
Tüp bebek tedavisindeki başarı oranınızı hesaplama aracımızdan hesaplayabilirsiniz.
https://www.bulenttiras.com/tup-bebek-basari-orani-hesaplama
Yumurta hücreleri yumurtalıklar içinde follikül olarak adlandırılan kesecikler tarafından çevrelenmiş durumda yer alır. Her adet döngüsünde birkaç follikül beyinden salgılanan FSH hormonunun etkisi ile büyür ve bunlardan yalnızca 1 tanesi dominant olarak büyümesini devam ettirir diğerleri de küçülür ve canlılığını kaybeder. Follikül büyüdüğünde yumurta hücresi de olgunlaşır. Dominant follikül yeterli büyüklüğe geldiğinde vücutta bazı hormonal değişimler olur. LH olarak adlandırılan hormon aniden bir artış ve akabinde düşüş gösterir. Bu değişim follikülün çatlamasına sebep olur ve içindeki yumurta hücresi çatlayan follikülden karın boşluğuna doğru atılır. Atılan bu yumurtayı tüpler yakalar ve fertilizasyon bu bölgede gerçekleşir. KOH’un hedefi normalde 1 olan dominant follikül sayısını arttırmak ve daha fazla sayıda olgun yumurta hücresi elde etmektir.
Kontrollü Ovarian hiperstimülasyon değişik ajanlarla ve farklı tekniklerle uygulanabilir. Yumurtalıkları uyarmak hedefiyle kimi hormonlardan yararlanılır.

Tüp bebek/mikroenjeksiyon uygulamalarında seçilen hormonlar Human Menopausal Gonadotrophin (hMG) ve Follikül stimüleuyarıcı hormon yani FSH hormonudur. FSH hormonu vücutta beyin tarafından salgılanan bir hormondur . hMG menopoz dönemindeki kadınların idrarlarından alınan ve eşit miktarda FSH ve LH hormonları içeren bir maddedir. FSH ise bu idrarların ayrıştırılması yani son teknoloji olan rekombinant teknolojisi ile suni olarak üretilir.
hMG veya FSH tek başına verildiği takdirde kadında folliküller kontrolsüz ve zamansız olarak çatlayabilir. Buna bağlı olarak da tedavi yarım kalır. Bu durum erken luteinizasyon olarak adlandırılır. Tüp bebek tedavilerinin ilk başladığı senelerde tedavilerin yaklaşık %17’si bu sebeple sonlandırılmaktaydı. Bu riski en aza indirmek açısından yumurtalıkları uyarmadan önce kadının kendi hormonlarına baskı uygulamak gerekir. Bu hedefle GnRH analogları (GnRHa) olarak adlandırılan kimi ajanlar kullanılır. GnRHa ilk önce yumurtalıklarda fazla bir uyarıya sebep olur ancak sonrasında güçlü bir baskılanma yaratır. İlk başta gerçekleşen uyarılmaya flare-up etki olarak adlandırılır. Böylelikle durum tamamen kontrol altına alınır. Baskılama değişik protokollere göre yapılabilir.
Kısa Protokol: GnRHa uygulamasına adet kanamasının ilk günü başlanıp tüp bebek tedavisi sonuna kadar devam edilir.
Ultra kısa Protokol: GnRHa uygulamasına adet kanamasının ilk günü başlanıp tüp bebek tedavisi 3 gün verildikten sonra kesilir.
Uzun Protokol: GnRHa uygulamasına bir önceki adet döneminin 21. günü başlanır. Sonraki adet kanamasının 3. gününde baskılanmanın gerçekleşip gerçekleşmediği yapılacak olan kan testi ile anlaşılır.
Kullanılacak olan ilacın miktarı kadının yaşına ve yumurtalıkların vereceği cevaba göre büyük farklılık gösterir. Yaşça genç olan kadınlarda günde 3; ileri yaşlı veya yumurtalıklarının durumu kötü olan kadınlarda günde 6 veya 8 ampul gerekli olabilmektedir.
Bütün protokollerde adet kanamasının 2. veya 3. gününde ultrason ve östrojen değerlendirilmesi yapılır. Bunlara bağlı olarak da ilaç dozuna karar verilir. Tüp bebek tedavisine başladıktan sonra gelişen folliküllerin sayısı ve büyüklüğü takibi için ultrasonografi ile kontrol yapılır. Nadiren östrojen incelemesine de gerek görülebilir. Ultrason takipleri sırasında rahim içi dokusunun yapısı ve kalınlığı da değerlendirilir. HCG gününde rahim içi dokusu 6 mm veya daha ince olduğunda hamile şansı azalmaktadır. 14 mm’den fazla olması da hamilelik gerçekleşse bile düşük sonucu ile karşılaşma olasılığı artmaktadır.
Ovülasyon indüksiyonunun en ciddi istenmeyen gelişmeler zaman zaman hayatı tehdit edebilecek boyutlara ulaşabilen Ovarian Hiperstimülasyon Sendromu’dur (OHSS). Ciddi vakalarda hastaneye yatılması gerekmektedir. OHSS riski yüksek olan kadınlarda embriyo nakli geciktirilebilir veya sonlandırılabilir.